Serengeti, Manyara Ve Ngorongoro Safarileri
Kilimanjaro tırmanışından hemen sonra, dinlenmeden Safari organizasyonlarına büyük bir heyecanla girişiyoruz. Kilimanjaro tırmanışında memnun kaldığımız Kennedy’nin, Safari organizasyonları da yaptığını öğreniyor ve safari turu için de Kennedy ile anlaşıyoruz. Kennedy bizden 5 günlüğüne bir rehber ve bir aşçı ve üstü açık Land Rover jeep karşılığında kişi başı 375 Dolar talep ediyor.
Tanzanya’daki safari programları her fiyat aralığında yapılabiliyor. Fazla lüks ve rahata meraklı biri değilseniz, oldukça iyi fiyatlara serengeti bölgesindeki önemli bölgeleri görebilir ve buraları fotoğraflayabilirsiniz. Tabii bu fiyat avantajı size, salaş oteller, daha ortalama yemekler ve bilgi dağarcığı çok da fazla olmayan rehberler getirecek.
Bu salaş seçenekler dışında, son derece konforlu safari seçenekleri de mümkün. Görülecek yerler aynı olmasına karşın, iyi oteller, daha kaliteli yemekler, daha konforlu bir araç ve iyi rehberler için daha fazla para ödemeniz gerekiyor.
Afrika gerçeğini biraz daha içine girmek için bence salaş seçenekler daha cazip. Afrika’da beş yıldızlı bir konfor hiçbir zaman tercihlerim arasında değil.
Tanzanya, Afrika’da safari programları yapabileceğiniz en uygun ülkelerin başında geliyor. Safari programında, Manyara Gölü Milli Parkı, ünlü Serengeti Milli Parkı, Ngorongoro Krateri, ilk insan kalıntılarının bulunduğu Olduvai Bölgesi bulunuyor. Bölgenin ünlü ve renkli kabilesi Massai’ler ve köyleri de safari programının içindeki en renkli ayrıntı.
İlk olarak rehberimiz Muhammet bizi Manyara Gölü’nün hemen yakınındaki şirin bir otele yerleştiriyor. Daha sonra eski ama sağlam bir safari jeep’i ile Manyara Milli Parkı’na giriş yapıyoruz.
Üstü açık Land Rover arabamızdan inmek park kurallarına aykırı. Yasağın sebebi sanılanın aksine hayvanların insana verebileceği zarar değil. İnsanların doğal yaşama zarar verip kirletmesi.
İlk önce görüp fotoğrafladığımız hayvanlar babun sürüleri. Her gün gelen ziyaretçilerine alışmış olan babunlar objektiflere poz bile veriyor. Yol uzayıp, ağaçlar yerlerini çıplak araziye bıraktığında birden karşımıza çıkan iki zürafa bizleri oldukça şaşırtıyor. Sadece televizyonda izleyebildiğimiz bu hayvanları doğal ortamlarında görebilmek çok büyük bir mutluluk. Manyara Gölü kıyısında rastladığımız zebralar’ın çizgileri olaganüstü güzellikte.
Manyara, Serengeti ve Ngorongoro Bölgeleri hayvanların doğal ortamlarında yaşayabilmeleri için milli park haline getirilmiş. Tabii ki safariler eskiden olduğu gibi silahlarla değil, fotoğraf makineleriyle yapılıyor. Bölgedeki en ilgi çekici doğal oluşum 7 milyon yıl önce meydana gelen 9700 km uzunluğundaki Büyük Rift Vadisi. Ürdün’den başlayıp Zanbezi’ye kadar uzanan ve Güney Doğu doğrultusunda uzanan bu büyük fay hattı uzaydan bile görülebiliyor. Ayrıca bu bölgede 30 kadar volkanik yanardağ da bulunuyor.
Ertesi gün Manyara’dan ayrılıp 6 saat sürecek bir yolculukla Kenya sınırına kadar uzanan Serengeti Milli Parkı’na hareket ediyoruz. Serengeti’de bu kez çadır kampı yapacağız. Ormanın ortasında aslan ve fil sesleri arasında nasıl uyuyacağımızı düşünüyoruz. Aslan tehlikesinden öte şu anki tek can sıkıcı sorun rehberimiz Muhammet. Rehberden çok şoför gibi davranması ve sorularımıza çoğu kez cevap vermemesi hepimizin canını fena halde sıkıyor. Sabah tüm yabancı ekipler safariye çıkarken, hala çay içtiğini gördüğümüzde kendisini sert bir dille uyarıyoruz.
Biraz sonra o çok beklediğimiz sahne gözlerimizin önüne seriliyor. İki aslan sabah avına çıkmış, yaklaşık 200 metre ötedeki gazelleri izliyor. Çok yakından gördüğümüz bu soylu hayvanların sadece fotoğraflarını çekmiyor onları hayranlıkla seyrediyoruz.
Safari programımızda hayvan topluluklarının bulunduğu yerlerden geçerken rastladığımız Massai yerlileriyle bir türlü iletişim kurmayı başaramadık. Giyimleri, yaşayış biçimleri, ilginç takıları, evlerinin iç mimarisi senelerce batılı kaşif ve fotoğrafçıların ilgi odağı olan Afrika’nın bu ünlü kabilesi bizimde ilgimizi çekiyor. Fotoğraf çektirmek kesinlikle istemeyen, kendilerine doğrultulan objektifleri garip bir sezgiyle hisseden ve anında kaçan bu insanlara önceleri kızgınlıkla karışık bir hayranlık duymaya başlamıştık. Ancak rehberimizin götürdüğü Massai köyünde bizi karşılayan Massai liderinin 50 Dolar karşılığı bizlere her türlü danslarını göstermeyi vaat edip, istediğimiz fotoğrafları çekebileceğimizi söylemesi ve bunun üstüne birde mızrak, kalkan ve bileziklerini satmaya çalışması bizleri çok şaşırttı. Doğrusu böyle bir durum yaşamaktansa Türkiye’ye fotoğrafsız dönmeyi tercih ederdik. Para ve geçim kaygısının artık Afrika’nın en otantik kabilesini bile düşürdüğü bu durum bizleri uzunca bir süre düşündürdü.
Sonraki safari durağımız Ngorongoro Krateri. 2 bin metre yüksekliğindeki eski bir yanardağın tepesindeki kraterin içi vahşi hayvanlarla dolu. Bulutlarla kaplı dağın tepesine ulaşıp kraterin içine doğru inişe geçtiğimizde bulutlardan kurtuluyor ve kendinizi doğal bir fanusun içinde buluyoruz.
Kraterin içinde küçük bir göl var ve hava oldukça soğuk. Hayvanları görebilmek için üstünü açtığımız arabanın içinde çok üşüyoruz. Göl içindeki pelikan sürüleri, gazeller, gergedanlar, bufalolar ve zebralar kraterin en çok boy gösteren ev sahipleri.
Bu kısa safari programı, Afrika belgesellerini hiç kaçırmadan izlemiş bana oldukça yarralı oldu. Safari sırasında çekim yapabilmenin çok daha kolay olmadığını, bunun için araçtan inmek gibi telikeli olabilecek seçimler yapmam gerektiğini çok net olarak anladım.
Burada belgesel çekmenin çok zor ve iyi organize olunması gereken bir süreç olduğunu da öğrenmiş oldum.
(Serengeti haritası)