Erciyes Tırmanışı
Kayserili dağcı arkadaşım Kemal Bayır’ın daveti üzerine arkadaşım Mimar Sinan Üniversitesi Dağcılık Kulübü’nden arkadaşım Burçin Yardım’la birlikte Erciyes’e tırmanış yapmaya karar veriyoruz.
İstanbul’dan bindiğimiz otobüs bizi 11 saatte Kayseri’ye ulaştırıyor. Şehir merkezinde fazla oyalanmayıp Develi Minibüsleri’yle Erciyes Dağı’nın eteğine yani kayak merkezine ulaşmak için yola çıkıyoruz.
Yaklaşık yarım saatte otobüs terminalinden kayak merkezine varıyoruz.
ERCİYES KAYAK MERKEZİ
Erciyes kayak merkezi Türkiye’nin en uzun pistlerinden birine sahip. Bu özelliğinden dolayı sadece Kayserililer değil, çevre illerden hatta İstanbul’dan gelen kayak severler bölgeye büyük ilgi gösteriyor. Kayseri’de sporcu olupta kayak bilmeyen yok gibi. Ancak şu an kayak merkezi bomboş. Ara mevsim olmasına rağmen karlar erken erimiş. Tabii bundan en çok etkilenen çevredeki oteller.
Geçmişte sadece Kayseri ve çevre illerde yaşayan kayak tutkunlarına hizmet veren Erciyes Dağı artık İstanbullu kayakçıların da gözdesi. Kayseri’nin güneyinde ve Kapadokya’nın doğusunda bulunan Erciyes Dağı 3917 metrelik yüksekliği ile dağ ve kayak turizmine ilgili olanları kendine çekiyor.
Kayak merkezi Kayseri şehir merkezine 30, havaalanına 45 dakika uzaklıkta. Yani uçakla İstanbul’dan sadece 2 saatte Erciyes Dağı’na ulaşılabiliyor. İstanbullu kayakçılar uzun pistte kayak yapmanın tadına Erciyes Dağı’nda varabiliyor.
Kayak mevsimi Aralık ayında başlıyor ve kar’ın durumuna göre Nisan ayına kadar devam ediyor. Erciyes kayak merkezinin toz kar’a sahip olması nedeniyle kar kalitesi çok yüksek. Yılın 150 gününde kayak merkezinde kar görmek mümkün. 50-100 metreyi bulan kar kalınlığı için en elverişli aylar yine Aralık ve Nisan ayları arası.
Kayak merkezinde; kayak turları, snowboard en çok yapılan etkinlikler. Pistin 1.5 kilometresi yüzde 10 eğimli. Bu da kayak öğrenmek ve kayak sporunun temel eğitimini almak için çok elverişli. Merkezde kayak ekipmanları kiralamak ve tecrübeli kayak hocalarından ders almak ta mümkün.
Erciyes Kayak Merkezinde 3600 metrelik bir kayak alanı bulunuyor. Bu yüzden Türkiye’nin en uzun pisti Erciyes. İyi kayakçılar daha yukarıdaki dik parkurları kullanarak daha uzun kayma imkanına sahip.
Merkezde 2 teleski ve 1 telesiyej mekanik tesis bulunuyor. İlk teleskinin uzunluğu 1450 metre ve toplam 900 kişiye hizmet verebiliyor. İkinci teleski 1250 metre uzunluğunda ve 800 kişilik.
Telesiyej ise 2250 metre uzunluğunda ve 370 kişilik bir kapasiteye sahip. Ayrıca 300 metrelik iki adet baby lift tesisi ve bir kayak evi bulunuyor.
ERCİYES KAMPI’NA HAREKET
Erciyes sadece kayakçılar için değil dağcılar için de önemli bir dağ. Türkiye’deki dağcıların birçoğu Erciyes’in değişik rotalarından tırmanış yapmak için senede en az bir kez Kayseri’yi ziyaret ediyorlar. Erciyesi dağcılar için çekici kılan en önemli etkenler, bazı rotalarının riskli oluşu ve 3917 metrelik yüksekliği.
Kemal Ağabey ve yaklaşık 12 kişiden kurulu ekibini kayak evinin yemekhanesinde kahvaltı ederken buluyoruz.
Kemal Ağabey dışında ekipteki herkes bize yabancı. Yeni arkadaşlarımızın bir çoğu dağcılığı yeni öğreniyor. Birkaçı dışında diğerleri zirveyi denemeyip sadece 3000 metre kampında kalacak. Dün geceyi de kayak evinin arkasındaki çadır kamplarında geçirmişler.
Çadır kamplarının toplanmasını bekledikten ve birşeyler atıştırdıktan sonra 14 kişi telesiyej direklerinin sonundaki 3000 metre kampına doğru yola çıkıyoruz. Yolda Kemal Ağabey bize iki telesiyej hattının ortasında bulunan kulüplerinin küçük ama sevimli dağ evini gösteriyor ve dağ evinin iyi bir iç mimar tarafından elden geçirilmesi gerektiğini söylüyor.
Tabii telesiyej hatları bu mevsimde çalışmadığı için yürüyoruz. Kayak mevsiminde bu yürüyüşe gerek yok. Telesiyej hatlarını kullanarak çok kısa bir sürede hattın sonuna çıkıyor ve oradan sadece 50 metre yükselerek düzlük bir alandaki kamp yerine ulaşabiliyorsunuz.
Rahat bir tempoyla 2 saatte, 3000 metredeki Erciyes sırtını tam karşıdan gören kamp yerimize ulaşıyor ve çadırlarımızı kuruyoruz.
Erciyes Dağı, Türkiye Dağcılık Federasyonunun efsanevi başkanlarından Mecit Doğru’nun ölümüne kadar, “kaza olmayan dağ” diye anılırmış. 19 yıllık dağcı Mecit Doğru ve Ahmet Bilge Türkiye’nin en tehlikeli çığ rotası Şeytan Boğazı’ndan çıkış yaparken kestikleri kar’ın çığ oluşturması sonucu hayatlarını kaybettiler. Bu kazadan sonra Türk dağcıları Erciyes Dağı’na karşı daha dikkatli davranmaya başladı.
Yarın sabah saat 4’te uyanıp 5 gibi tırmanışa başlamayı planlıyoruz. Ekibimiz 8 kişi ve ekip liderimiz, bu dağın her karışını su gibi bilen ve zirve tırmanışları onlarla ifade edilen Kemal Bayır.
Kemal Ağabeyle 4 yıl önce Kuzey Buzulu tırmanışı sırasında tanışmış ve Ağrı dağı tırmanışında dostluğumuzu pekiştirmiştik.
Akşam iyi bir yemeğin ardından yarınki sırt rotasından yapacağımız zorlu tırmanış öncesinde erkenden yatıyoruz. Kayserili arkadaşlar bizden bir hayli sonra çadırlarına girip uyuyorlar.
TIRMANIŞ BAŞLIYOR
Planladığımız gibi sabah saat 4’te uyanıyor ve hızla kahvaltı hazırlıklarına başlıyoruz. Ara mevsim olmasına rağmen hava son derece açık. Yıldızlar bizleri çok zevkli bir zirve tırmanışına davet ediyor.
Saat 5’te 8 kişi ağır bir tempoyla tırmanışa başlıyoruz. Zirve ekibindeki tek kadın Burçin.
Aslında Erciyes dağının sırt rotası oldukça uzun ve sıkıcı. Dağcılar genellikle riskli olmasına karşın daha kısa olan Şeytan Boğazı rotasını tercih ediyorlar. Rota sırta bağlanıncaya kadar dik devam ediyor. Daha sonra inişli çıkışlı bir sürü küçük tepecik aşılması gerekli. Bu etapları ilk 3 saatlik periyotta geride bırakıyoruz. Ancak gruptaki 3 kişi değişik nedenlerden tırmanışı bu noktalarda bırakıyor. Tecrübeli dağcı arkadaşımız Mehmet tırmanışı bırakmak zorunda kalan arkadaşları geri indiriyor.
Sonunda Ben, Burçin, Kemal Ağabey ve ilk zirve tırmanışını gerçekleştiren Ahmet tırmanışa devam ediyoruz. Sırtın bitiminde verdiğimiz uzun molada getirdiğimiz sandviçleri öğle yemeği niyetine yiyoruz.
Şimdi bu tırmanıştaki en riskli bölge olan Hörgüç kayanın altından geçeceğiz. Hörgüç kayanın tam altı ünlü Şeytan Boğazı.
Günün ilk ışıklarıyla genleşen kayalar, aşağı rota üzerine büyük bir hızla düşer ve bu bölgede dağcılar için büyük bir risk oluşturur. Geçen yıl, Dağcılık Federasyonu’nun kış eğitiminde yukarıdan kopan küçük bir taş bir bayan dağcının kafasına gelerek ölümüne yol açmış. Bu yüzden bölge mutlaka kask kullanılarak geçilmek zorunda.
Kasklarımızı takıyor ve büyük bir dikkatle dev kayanın altından 20 dakika uzakta görülen zirveye doğru yükselmeye başlıyoruz. Bu arada, aşağıdan, yani Şeytan Boğazı’ndan gelen bir başka ekip var. Onlarla haberleşip Ankara’dan geldiklerini öğreniyoruz. Şeytan Boğazı’nın dikliği ve batan kar onları bir hayli yormuş.
Gayet yavaş adımlarla 3900 metredeki zirveye ulaşıyoruz. Aslında Erciyes’in iki zirvesi var. Büyük zirve, kaya tırmanışı gerektiren ve sağlam taş yapısına sahip olmayan 17 metrelik bir kütle. Genellikle bu son kütleyi tırmanmayıp 3900 metredeki kış zirvesi tabir edilen yere çıkılıyor.
Uzun rotayı problemsiz çıkmanın mutluluğuyla birbirimizi tebrik ediyoruz. Özellikle ilk zirve tırmanışında zirveye çıkmayı başaran Ahmet oldukça sevinçli.
ŞEYTAN BOĞAZI’NDAN İNİŞ
Büyük bir keyifle Şeytan Boğazı’ndan inişe geçiyoruz. Özellikle Burçin’in kondisyonu beni hayrete düşürüyor. Uzun sırt rotasından 5 saatte yapılan zirveden sonra hala dinç ve hiçbir yorgunluk belirtisi göstermiyor.
2,5 saat süren bir inişin ardından çadırlarımıza geri dönüyoruz. Ancak Burçin de ben de zirve tırmanışı sırasında acemi dağcıların bile yapmayacağı bir hata yaparak yüz ve dudak kremi sürmeyi unuttuk. Güneşten ve yüksekten dolayı iyice yanan derilerimiz canımızı acıtmaya başladı bile.
Üstüne üstlük birde güneş gözlüğü takmayışımız ikimizi birden kar körü yaptı. İyi bir akşam yemeğinden sonra yorgun vücutlarımızı hemen tulumlarımıza sokuyoruz. Gece yüzümde korkunç bir yanma var ve Burçin’in gözlerine kocaman iğneler batıyor.
Sabah kalktığımızda durumumuz akşamkinden daha kötü. Kar körlüğü yüzünden uzun süre bir yere bakamıyoruz ve yüzümüze su değdirmek bile bize acı veriyor.
Sabah kahvaltısında Kayserili arkadaşlarımızın hazırladığı kahvaltı ve Burçin’in yaptığı lezzetli köftelerle keyifli bir yemek yiyoruz.
Birkaç saat sonra tamamen kapanan Erciyes Dağı’nın son kez fotoğraflarını çekerek çadırlarımızı topluyor ve hızla inişe geçiyoruz. Dağ evinde bir mola verip içeriyi dolaşıyor ve biraz dinleniyoruz. Kayserili dostlarımız böyle bir dağ evine sahip oldukları için çok şanslılar.
Kayak evine indikten sonra hiç zaman kaybetmeyip Develi minibüsleriyle Kayseri’ye iniyoruz.
Kayseri’de arkadaşlarımız bizi hemen göndermeye niyetli değil. Bizlere hazırladıkları yemekler insanın parmaklarını yedirtecek lezzette.
Yeni tanıştığımız arkadaşlarımıza ve başarıyla tırmandığımız Erciyes Dağı’na veda ederek geri dönüş için terminale hareket ediyoruz.
(Erciyes haritası)